25.10.2025

İstanbul’da Kedileriyle Meşhur Semtler

  • 23 Ekim 2025
  • 6 dakika
  • Diğer

İstanbul’un tüm dünyada “kediler şehri” olarak ünlendiğini biliyor muydunuz? Camilerin avlusunda, tarihi konakların önünde, kafelerde ya da vapur kenarlarında, adeta yaşamın doğal bir parçası haline gelmiş bir kediyle karşılaşmanız an meselesi. Çünkü kediler bu kadim şehrin hem sembolü hem de en sevimli ev sahipleri.

 

Eğer İstanbul’u daha yakından tanımak istiyorsanız, biraz da kedilerin izinden gitmeniz gerekir. Hazırsanız, kedilerle özdeşleşmiş İstanbul semtlerini adım adım birlikte gezmeye başlayalım.

 

Moda ve Kadıköy Kedileri: Şehrin En Sıcak Misafirleri

 

İlk durağımız Kadıköy, İstanbul’un en canlı, en samimi semtlerinden biri. Denizle sokağın, kahveyle sohbetin, müzikle kedilerin buluştuğu apayrı bir dünya olan Kadıköy’e adımınızı attığınızda her köşenin kendine özgü bir hikayesi olduğunu fark edersiniz ama bu hikayelerin en sevileni de hiç kuşkusuz kedilerdir.

 

Kediler Kadıköy’de sadece sokak hayvanı değil, hayatın tam merkezinde. Moda sahilinde bir yürüyüşe çıktığınızda banklarda güneşlenen, çimlerde oynayan, gün batımı izleyenlere eşlik eden kedilerle karşılaşmak o kadar sıradan bir durum ki, her biri Kadıköy’ün sokak kültürünü yansıtan küçük simgeler gibi adeta.

 

Esnafla konuştuğunuzda kedilerin neredeyse birer aile üyesi gibi olduğunu; isimleriyle, huylarıyla, hatta kendi köşeleriyle tanındığını öğrenirsiniz. Özellikle de kitapçılar ve kafeler bu işletmeler arasında başı çeker, çünkü bizce Kadıköy’ün kedileri, tam da Kadıköy’ün bohem ruhuna uygun düşecek şekilde, kitap kokusuna da, kahve kokusuna da bayılıyorlar.

 

Yıllar içinde mahalle dayanışması sayesinde bu kediler gerçek birer “semt sakini” olmayı başardı. Moda’da sokaklarda ve parklarda yer alan ahşap kedi evleri, mahallelinin ortak emeğiyle kurulan dayanışma ağının bir göstergesi. Belki de bu yüzden Kadıköy, İstanbul’un en kedi dostu semtlerinin başında geliyor.

Cihangir Kedileri: Mahallenin Gerçek Sahipleri

 

İstanbul kedileri dendiğinde genellikle ilk akla gelen semtler arasında yer alan Cihangir, yalnızca sanatçılara, yazarlara ya da tarihi binalara değil, birbirinden güzel kedilere de ev sahipliği yapıyor. Kafelerin sandalyelerinde, merdiven aralarında, duvar tepelerinde uyuklayan kediler, Cihangir’in günlük ritminin ayrılmaz bir parçası.

 

Cihangir’de her bir kedi, kendi sokağında bir karaktere dönüşmüş durumda. Kimi bir antikacının önünde nöbette, kimi kahve dükkanı müdavimi. Onlar sayesinde Cihangir, giderek modernleşen ve karmaşıklaşan Beyoğlu’nun orta yerinde hala bir mahalle olarak kalmayı başarabiliyor.

 

Yaz aylarında kapıların önünde mutlaka bir kap temiz su, kış aylarında pencere kenarlarında serili bir battaniye görürsünüz. İşte bu dayanışma hali, Cihangir’in insana huzur veren samimi atmosferinin de kaynağı. Burada kedi sevmek bir alışkanlık değil, toplumsal bir refleks haline gelmiş durumda.

 

Konu Cihangir ve kediler olunca karikatürlerden de bahsetmemek olmaz. En çok da Türk karikatürünün kült karakterlerinden Kötü Kedi Şerafettin’den. Çünkü o bu semtin özgür ruhunu en iyi yansıtan figürlerden biri. Mahalle kedilerinin sokak zekası, hayatta kalma iç güdüsü ve ironik mizahı Şerafettin’in karakterlerinde vücut bulmuş durumda. O her anlamda Cihangir kedilerinin karikatürleşmiş hali; biraz alaycı, biraz melankolik ama hep özgür.

Balat ve Fener Kedileri: Renkli Sokakların Sessiz Bekçileri

 

İstanbul’un en çok fotoğraflanan semtlerindendir Balat ve Fener. Ve o fotoğraflara baktığınızda, mutlaka bir köşede usulca uzanan bir kedi olduğunu fark edersiniz.

 

Balat’ta mahalle halkının uzun süredir bir arada yaşadığı kediler, hem fotoğrafçılar hem de gezginler için vazgeçilmez bir ilham kaynağıdır. Ama mahalle sakinleri için onlar evlerin doğal bir parçasıdır; tıpkı pencere önündeki sardunya veya kapı önündeki eski bir bisiklet gibi.

 

Fener’in kedileri ise Haliç’i gören yüksek sokaklarda özgürlüklerinin tadını çıkarırlar. Bu semtin çok kültürlü ruhunu kedilerinde de görmek mümkündür; sakin ama meraklı, mesafeli ama bir o kadar da sevecendirler.

 

Esnaf dükkanını açarken mutlaka kedinin mama kabını doldurur, çocuklar okul dönüşleri su kaplarını kontrol ederler. İşte bu küçük jestler, Balat’ın ve Fener’in insana çok iyi gelen sıcaklığının da temelini oluşturur. Bu iki semtte dolaşırken bir kediyle göz göze geldiğinizde, aslında İstanbul’un bin yıllık hafızasını da görmüş olursunuz.

Kuzguncuk Kedileri: Mahallenin Sevimli Komşuları

 

Kuzguncuk Boğaz’ın en huzurlu semtlerinden. Küçük esnafı, samimi sokak yaşamı ve rengarenk evleriyle ünlü. Ama onu özel kılan bir başka şey daha var: mahalle kültürünün ayrılmaz bir uzantısı olan kedileri.

 

Kuzguncuk’un dar sokaklarında dolaşırken, neredeyse her adımınızda bir kediyle karşılaşırsınız. Kimisi İcadiye Caddesi esnafının maskotu, kimisi Bostan’da güneşlenen kendi halinde bir mahalle sakinidir. Burada kedi evleri ve mama kapları görmek son derece sıradandır, herkes mahallenin kedilerine el birliğiyle sahip çıkar.

 

Balat’ın meraklı, Cihangir’in özgür ruhlu kedilerinden farklı olarak, Kuzguncuk’un kedileri daha yerleşik, daha gözlemci bir tavırdadır. Günlerini güneş alan köşelerde geçirir, cam kenarlarından mahallenin akışını izlerler. Onlar insanlarla yan yana yaşamayı öğrenmiş, semtin sessiz ama tanıdık yüzleridir ve hangisiyle göz göze gelseniz, size bu mahallenin gerçek sahibiymiş gibi bakmaları bundandır.

Adalar Kedileri: Sessiz Sokakların Gerçek Sahipleri

 

İstanbul’un karmaşasından ve gürültüsünden bir vapur uzaklıktaki Adalar, havasıyla, bisikletleriyle ve elbette kedileriyle ünlü. Büyükada’dan Heybeliada’ya, Burgazada’dan Kınalıada’ya kadar her sokakta bir kediyle karşılaşırsınız. Ama buranın kedileri elbette şehirdekilerden farklıdır; daha özgür, daha meraklı ve bir o kadar da sosyal. Turistlerin ilgisine öylesine alışkındırlar ki yanınıza gelip selam vermekten hiç çekinmezler. Adalar’a geldiğinizde yolunuz bir noktada mutlaka bir kediyle kesişir, çünkü onların dostluğunu kazanmak için burada kelimelere ihtiyacınız olmaz.

 

Kimi kafelerin müdavimi, kimi vapur iskelesinin vazgeçilmez elemanı olan Ada kedilerinin tüm bakımı mahalleli ve gönüllüler tarafından özenle yapılır. Her ada sakini kapısının önünde mutlaka “kendi kedisi” saydığı bir iki dosta bakar. Korunaklı köşelere bırakılan kutular, gölgeliklere yerleştirilmiş su kaseleri ve mama kapları bu dayanışmanın göstergesidir.

 

Adalar’ın kedileri de, buranın yavaş temposuna çoktan uyum sağlamıştır. Günün büyük çoğunluğunu taş merdivenlerde uyuyarak geçirirler. Akşam oldu mu da sahil boyunca yürüyen insanların arasına karışır, bir banka oturup gelen geçeni izlerler. Sadece bu huzurlu uyum bile Adalar’ı bizce İstanbul’un en yaşanabilir köşelerinden biri haline getirir.

Sultanahmet ve Ayasofya Kedileri: Bir Şehrin Sessiz Belleği

 

İstanbul’un en turistik semti, her yıl binlerce turistin geçtiği, tarihle iç içe bir alan Sultanahmet Meydanı. Ama biz bugün ne Topkapı Sarayı’ndan, ne Yerebatan Sarnıcı’ndan ne de Sultanahmet Camii’nden söz edeceğiz. Bugün yazımızın odak noktası kediler, Sultanahmet’in kedileri de buranın en tanınan sakinleri. Ayasofya’nın mermer zeminlerinde dolaşan, tramvay hattının kenarında güneşlenen ya da cami avlusunda uyuklayan kediler, bu bölgenin yaşayan simgeleri haline gelmiş durumda.

 

Ayasofya demişken, Gli’yi hatırlar mısınız? Yıllarca Ayasofya’nın içinde yaşayan Gli, öyle ünlü oldu ki, zamanla bir tür Ayasofya sembolüne dönüştü. Sadece onun fotoğrafını çekmek ve tanışmak için Ayasofya’ya giden yüzlerce hayranı vardı Gli’nin. Bugün aramızda olmasa da, Ayasofya’da hala onun izinden giden pek çok kedi var; aynı sakinlikle, aynı merakla.

 

Sultanahmet ve çevresindeki kedilerde ilk dikkatinizi çeken şey, o kalabalığın içinde kendi düzenlerini kurmuş olmalarıdır. Esnaf da, müze çalışanları da, gönüllüler de her gün düzenli olarak mamalarını getirir, tarihi bir alan olmasına rağmen herkes kedilere alan açar. Belki de İstanbul’un asıl büyüsü, tam da bu dengede gizli; geçmişin gölgesinde, bir kedi hâlâ huzurla uyuyabiliyor.

Beşiktaş ve Ortaköy Kedileri: Şehrin En Sosyal Sakinleri

 

Beşiktaş Çarşısı’nın kalabalığı, Ortaköy sahilinin canlılığı arasında hayatlarını sürdüren kediler için İstanbul’un en sosyal kedileri diyebiliriz belki de. Sabah balıkçıların arasında, sonra kahvaltıcılarda ve çay bahçelerinde insanların arasına karışmayı çok severler. Öğrenciler, çalışanlar, balıkçılar ve kediler; hepsi aynı sokağın düzenine dahildir. Herkes onları tanır, sever. Çoğunun ismi bile vardır, çağırdığınızda dönüp bakar.

 

Hem Beşiktaş’ın içinde hem de Ortaköy’de esnaf ve mahalleli yıllardır kedilerle ortak bir yaşamı paylaşır. Balıkçılar artanları onlar için ayırır, kafeler mama kaplarını dışarı koyar, hatta bazı dükkanların içinde özel “kedi koltukları” bile vardır. İşte bu dayanışma sayesinde kediler burada kendilerini gerçekten güvende hissederler.

 

Sonuçta onlar, İstanbul’un canlı ama sevecen ruhunun küçük yansımaları. Ne tamamen sokağa ne de birine aitler. Herkesle bir bağları var. Bir gün Boğaz’a karşı otururken yanınıza kıvrılan bir kedinin başını okşarsanız, size bu şehrin tüm karmaşasının içinde hala paylaşılacak bir parça huzur olduğunu fısıldayacaktır.

İstanbul’un En Güzel Sonbahar Festivalleri
İstanbul’un En Güzel Sonbahar Festivalleri
İstanbul’da Sonbahar Fotoğraf Noktaları
İstanbul’da Sonbahar Fotoğraf Noktaları
İstanbul’da Sonbahar Yürüyüş Rotaları
İstanbul’da Sonbahar Yürüyüş Rotaları
İzmir'de Ücretsiz Girebileceğiniz Beach'ler
İzmir'de Ücretsiz Girebileceğiniz Beach'ler
Ege'nin Bahar Festivalleri
Ege'nin Bahar Festivalleri