İstanbul’da Sonbahar Fotoğraf Noktaları
- 15 Eylül 2025
- 5 dakika
- Diğer
Dört mevsimi ayrı güzel İstanbul, sonbahar geldiğinde fotoğrafçılar için gerçek bir cennete dönüşüyor. Adeta altın bir filtreden geçen şehirde, tarihi yapılarla birleşen ışık oyunları, altın sarısına bürünen ağaçlar, hafif serinleyen hava ve Boğaz’ın muhteşem esintisi; eşsiz kareler yakalamanız için biçilmiş kaftan.
Eğer siz de sonbaharın büyüsünü kadrajınıza taşımayı seviyorsanız, her köşesi bir başka stüdyoya dönüşen İstanbul’daki en özel sonbahar fotoğraf noktalarını birlikte keşfedelim.
Sultanahmet Meydanı
Sonbaharın yumuşak ışıkları, Ayasofya’nın, Sultanahmet Camii’nin ve Topkapı Sarayı’nın ihtişamlı siluetleri ile buluştuğunda, İstanbul’un tam kalbinde son derece romantik kareler yakalamanız işten bile değil.
Fotoğraf tutkunlarına özel ipuçları vermeye geçmeden önce bir öneriyle başlayalım; mevsim ne olursa olsun Sultanahmet Meydanı İstanbul’un kalabalıklar bakımından en zengin noktalarından bir tanesi, bu nedenle sabahın erken saatlerini tercih ederseniz daha sakin bir ortam yakalayabilirsiniz.
Geniş bir açıyla tarihi yapıları aynı kareye almak mümkün; örneğin Ayasofya ile Sultanahmet Camii’nin aynı karede göründüğü noktada, şehrin ikonik iki yapısını tek bir fotoğrafta ölümsüzleştirmiş olursunuz. German Çeşmesi’nin kubbesinin arka planında Ayasofya’yı yakalamak ise karenize zarif bir derinlik katar.
Bir küçük ipucu daha; tramvay hattının raylarının oluşturduğu çizgilere özellikle dikkat! Bu çizgileri hem karenize perspektif katmak hem de tarihi yapılara uzanan etkileyici bir bakış açısı sunmak için kullanabilirsiniz.
Altın saatler; yani gün doğumundan hemen sonra ya da gün batmadan hemen önce, Sultanahmet’in atmosferinin tamamen değiştiği bir zaman dilimi. Bu saatlerde çektiğiniz fotoğraflar hem daha renkli hem de daha derin görünür. Tripod kullanacaklar ve uzun pozlamalı denemeler yapmak isteyenler bu fırsatı mutlaka değerlendirmeliler.

Ortaköy Meydanı ve Camii
İstanbul’un en ikonik manzaralarından birinin başrolündedir Ortaköy Camii. Boğaz’ın hemen kıyısında, Osmanlı mimarisinin zarif bir örneği olarak yükselen bu cami, şehrin geçmişiyle modern yüzünü aynı karede buluşturan çok ama çok özel bir nokta. Sokak lezzetleri (özellikle de leziz kumpirleri), el işi tezgahları ve kafeleriyle her daim yoğun turist kalabalıklarına sahne olan Ortaköy Meydanı’nda yürürken şehrin enerjisini içinizde hisseder, fotoğraf makinenizi elinize almadan duramazsınız.
Sabahın erken saatlerinde gün ışığı caminin beyaz mermerlerini yumuşacık bir şekilde aydınlatır, öğleye doğru artık ışık denizin üzerindedir ve bu kez de caminin Boğaz’daki yansımasını yakalama fırsatı bulursunuz. Gün akşama dönmeye başladığında ise gökyüzü turuncu ve mor tonlara bürünür, köprünün ışıkları yanar ve İstanbul’un en bilinen görüntülerinden biri artık kadrajınızdadır.
Sizin aradığınız farklı bir açı ise, camiyi arkanıza alıp meydandaki harekete odaklanmanızı öneririz. Ellerinde kumpirleriyle yürüyen, alışveriş yapan insanlar, balıkçılar, sokak müzisyenleri, martılara simit atan çocuklar Ortaköy’ün yalnızca turistik bir mekan olmaktan çıktığı, gündelik yaşamın enerjisiyle dolup taşan kareler yakalamanıza olanak tanır. Böylelikle yalnızca mimariyi değil İstanbul’un ruhunu, üstelik sonbahar tonlarıyla birlikte ölümsüzleştirebilirsiniz.

Rumeli Hisarı ve Çevresi
Boğaz’ın kıyısında olanca ihtişamıyla yükselen Rumeli Hisarı, sonbaharda doğayla tarihi aynı karede buluşturan nadir noktalardan biri olmasının yanı sıra, İstanbul’un en güçlü tarihi simgelerinden de bir tanesi. 15. Yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi için inşa ettirdiği bu yapı bugün tarih tutkunu olan olmayan her gezginin gözdesi. Tabi fotoğrafçıların da.
Yüksek surları, kuleleri ve Boğaz’a hakim konumu sayesinde geçmişin izlerini olağanüstü bir manzara eşliğinde keşfedebilirsiniz. Çevresindeki sahil yolu da yürüyüş yapmak isteyenler için çok keyifli bir güzergahtır. Özellikle sonbahar aylarında yapraklarla kaplı yolları, buranın tarihi atmosferini daha da büyüleyici bir hale dönüştürür.
Gelelim Instagram’ınızı şenlendirecek kareler yakalayabilmeniz için vereceğimiz ipuçlarına. Rumeli Hisarı fotoğrafçılar için adeta kontrastların mekanıdır. Gri taş duvarların sert dokusu sonbahar tonlarına boyanmış ağaçlarla birleştiğinde ortaya son derece dramatik görüntüler çıkar. Surların arasından görünen Boğaz manzarasını yakaladığınızda fotoğraflarınızdaki derinlik hissine siz bile şaşırırsınız. Biraz geniş açıyla aldığınızda hem tarihi hem de doğal güzellikleri kadrajınıza almış olursunuz.
Gün batımında gökyüzü turuncuya çalarken surların gölgeleri de uzamaya başlar. Burada özellikle geniş açıyla çalışmanızı ve surları bir siluet olarak kadrajlamanızı öneririz. Böylelikle tarihi ihtişam daha da ön plana çıkmış olur.
Hisar’dan sonra objektifinizi mutlaka sahil yoluna da çevirin. Balıkçı teknelerinin yanaştığı iskele, yürüyüş yapan insanlar, Boğaz’dan geçen gemiler… İstanbul’un sonbahar ruhunun tam karşınızda durduğunu göreceksiniz.

Heybeliada
İstanbul’da sonbahar en güzel adalarda yaşanır sözüne katılıyoruz. Yazın o yoğun kalabalığı, serinleyen hava ile birlikte yavaş yavaş çekilmeye başladığında ve Heybeliada yalnızca adalılara ve dinginlik arayanlara kaldığında, sonbahar da o büyülü yüzünü göstermeye başlar. Burada kalabalıktan uzak bir İstanbul bulursunuz.
Vapur Heybeliada’ya yaklaşmaya başladığında, ışığın ve rengin dans ettiği doğal bir sahneye adım atacağınızı hissedersiniz. Denizin mavisi, sararmış ağaçlar, begonvillerle süslü bahçeler ve ahşap köşklerin nostaljik ve samimi atmosferi, içinizde bir an önce fotoğraf makinenizi çıkarma isteği uyandırır.
Eğer ziyaretiniz sabah saatlerine denk geldiyse şanslısınız çünkü ışık bu saatlerde evlerin önüne düşerek pastel renklerle birleşir ve masalsı kareler yakalamanızı sağlar. Bahçelerin önlerinde birikmiş yapraklar ve dar sokaklara park edilmiş bisikletler de adanın sıcacık hikayesini ölümsüzleştirmeniz için oraya yerleştirilmiş gibidir.
Akşama doğru ise ada bambaşka bir havaya bürünür. Turuncuya boyanmış ufuk çizgisi denizin üzerine yansıyarak huzurlu ve dramatik bir ton yaratır. İşte burası tripodunuzu devreye sokma zamanı. Uzun pozlamalarla denizin dinginliğini ve gökyüzündeki renk geçişlerini ölümsüzleştirebilirsiniz.
Sonbaharda huzurun peşindeyseniz, sizin için en doğru adres kesinlikle Heybeliada. Adanın dingin ruhu hem fotoğraflarınıza hem de size çok iyi gelecek.

Yoros Kalesi (Anadolu Kavağı)
Eğer bir farklılık arıyorsanız sıkı durun. Boğaz’ın Karadeniz’e açıldığı yerde yükselen Yoros Kalesi’ne çıkıyoruz. İstanbul’un en uç noktalarından biri olan Yoros Kalesi, 13. Yüzyıldan kalma bir Bizans yapısı. Anadolu Kavağı’nın sırtlarından şehre bakan bu görkemli hatırayı ziyaret etmek için, küçük bir balıkçı köyünün dar sokaklarından geçerek yukarı tırmanıyorsunuz. Yukarıda sizi bekleyen ise yalnızca tarih değil, aynı zamanda nefes kesici bir manzara.
Yoros Kalesi fotoğrafçıların ışık ve kompozisyon denemeleri yapmaları için de eşsiz bir mekan. Masmavi Boğaz kale surlarının ardından kendini gösterirken, kaleyi çevreleyen ormanların sararmış ağaçları güçlü bir kontrast yaratır. Sabahın ilk ışıklarıyla gökyüzü iyice berrak haldedir, bu da kaleyi net bir şekilde ön plana çıkarır. Gün batımında kaleyi bir siluet halinde kadraja alabilirsiniz. Yani hangi saatte orada olursanız olun, Yoros Kalesi size bambaşka bir yüzünü göstermeye hazır.
Tabi bunca yolu gelmişken fotoğrafları yalnızca manzarayla sınırlamak haksızlık olur. Balıkçı köyündeki tekneler, sahilde oturan insanlar ve yapraklarla kaplı patikaların her biri kendi başına samimi detaylar. Eğer drone çekimi yapmayı planlıyorsanız da burası doğru adres.

Fener – Balat Sokakları
İstanbul’daki tüm fotoğraf turlarının vazgeçilmez durağı olan Fener ve Balat sokaklarından bahsetmemek olmazdı. İstanbul’un en renkli ve en karakteristik semtlerinden olan Fener, tarih boyunca birçok kültürün izini taşımış bir mahalle. Pastel renklerde boyanmış evleri, dar taş sokakları ve tarihi kiliseleriyle İstanbul’un nostaljik yüzüyle tanışmak isteyen gezginleri kendine çekiyor. Bugün mahalle yaşamının hala canlı olduğu nadir yerlerden olan Fener ve Balat, özellikle fotoğrafçılar için bitmek tükenmek bilmeyen bir sahne gibi. Esnaf kahvesini içer, çamaşırlar iplere asılır, çocuklar oyun oynamak için sokaklara iner. Siz de sadece renkli evlere odaklanmaz, biraz da ayrıntılara dikkat ederseniz her biri kendi başına doğal bir hikaye olan birbirinden güzel kareler yakalayabilirsiniz.
Sabah saatlerinde yumuşak sonbahar ışığı sokaklara çapraz vurarak gölge oyunları yaratır, pastel tonlar daha da belirgin hale gelir. Bir evin ahşap penceresindeki çiçek saksısına, paslı bir kapının önüne birikmiş yapraklara veya tarihi kilisenin gölgesinde yürüyen insanlara odaklanarak fotoğraflarınıza özgün dokunuşlar katabilirsiniz. Sonbaharın yumuşak ışığını pastel tonlarla harmanladığınızda ortaya çıkan kareler, sadece görsel açıdan değil, aynı zamanda duygusal olarak da etkileyici olur.